Çinliler kedilerin gözlerinden okurlar saati.
Bir gün, misyonerin biri, Nankin’in dış mahallelerinde dolaşırken, saatini unuttuğunu fark etti, küçük bir çocuğa saatin kaç olduğunu sordu.
Göksel imparatorluğunun çocuğu ilkin duraladı; sonra düşüncesini değiştirip karşılık verdi: “Şimdi söylerim.” Az sonra yeniden belirdi, kollarında kocaman bir kedi tutuyor, gözlerinin içine bakıyordu; duralamadan konuştu: “Tam öğle olmadı daha.” Doğru söylüyordu.
Ben de güzel Féline’e, öylesine güzel adlandırılmışa, hem türünün onuru, hem gönlümün övüncü, aklımın kokusu olana doğru eğildiğim zaman, ister gece, ister gündüz olsun, ışıkta olsun, yoğun karanlıkta olsun, tapılası gözlerinin derinliklerinde açık açık saati görürüm, hep aynı saati, uçsuz bucaksız, görkemli, uzayca büyük, dakika, saniye bölümü de bulunmayan bir saattir; saatler üzerine işlenmemiş, kımıltısız, gene de bir iç çekiş kadar hafif, bir bakış kadar hızlı bir saattir.
Ve bakışım bu güzelim kadran üzerinde dinlenirken, bir can-sıkıcı gelip de rahatımı kaçırırsa, dürüstlükten, hoşgörüden yoksun bir Dehâ adamı, bir engelleyici İfrit gelip de bana: “Neye bakıyorsun böyle özenle? Bu yaratığın gözlerinde ne arıyorsun? Orda saati mi görüyorsun, savurgan ve tembel ölümlü?” diyecek olursa, hiç duraksamadan verebilirim karşılığını: “Evet, saati görüyorum; vakit Sonsuzluk’tur!”
Ne dersiniz, hanımefendi, gerçekten değerli, sizin kadar şatafatlı bir aşk şiiri değil mi bu? Doğrusunu isterseniz, bu özentili yapıtı örerken o kadar zevk duydum ki, karşılığında hiçbir şey istemeyeceğim sizden.
Paris Sıkıntısı
27 Nisan 2011 Çarşamba
Gönderen
Unknown
zaman:
05:24
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Charles Baudelaire,
Kitap
The Seventh Seal
23 Nisan 2011 Cumartesi
Yedinci Mühür yalnızca bir film olmanın ötesinde zamana meydan okuyan bir başyapıt, Bergman sinemasında didiklenen o insan ve onun çevresinde dolaşan olgu ve formlar bu filmde bizlere Antonius Block karakteri ile ölüm arasında sunuluyor.
Hayatı, ölümü,sonsuzluğu ve Tanrı'yı sorgulayan ve bunları bulmaktan öte bir bilmeyi isteyen Antonius Block ve yardımcısının bir yol hikayesi. Kimine göre inanmaktan öte bir sorgulama eseri olan bu yapıt bir zaman sonra gerçeğin kaçınılmaz gerçeği ile başbaşa kalmanıza da yardımcı olabilir.
Gönderen
Unknown
zaman:
06:03
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Ingmar Bergman,
Sinema
Shi
21 Nisan 2011 Perşembe
Bu sene İksv Film festivalinde de gösterilen bir başka filmde Shi (Şiir) geç yaşta keşfettiği bir sloganla hayatını sürdürmek isteyen Mija'nın şiirin doğasında olan ilhamı araması ve karşısına çıkan zorluklar karşısında kendisini ifade etmek için uğraştığı çaba konu alınıyor. Filmi tamamlayan yan unsurların içerisinde yer alan fedakarlık bu kez sevgi ve kötü arasına sıkışmış, belki de bu kez bu sıkışmışlık kendisini kağıtta ifade etmek için vardır.
Gönderen
Unknown
zaman:
05:24
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Chang-dong Lee,
Sinema
Hanyo
20 Nisan 2011 Çarşamba
Bu sene İksv Film festivalinde de gösterilen Hanyo izleyicisine bir anne adayı üzerinden iktidar ve güç çatışmasının nasıl sonuçlar doğuracağını gözler önüne seriyor. Sinematografik ve senaryosu ile mesajının gerisinde kalsa da Güney Kore sinemasının gerilim üzerinden gerçek vurgusu bu filmde de mevcut. Çoğu kez güçlü olmak güçlü kalmanın ve o gücü her ne olursa olsun korumanın özerkliğinde bulunsa da bu kez o gücün kendisine aslında her an nasıl meydan okuyabildiğinide görüyoruz.
Gönderen
Unknown
zaman:
03:39
2
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Sang-soo Im,
Sinema
Wild Strawberries
17 Nisan 2011 Pazar
Geçmiş ve gelecek aynı zamanda olabilir mi?
Bergman bizlere öyle bir şölen sunuyor ki karşısında bir kez daha saygı duymaktan öteye gidemiyor insan. Blog içinde yer alan filmler hakkında söylenebilecek bir çok söz varken ben her zaman bunu izleyicinin kendisine bırakmayı uygun buldum. Birilerinin filmi nasıl anladığı bir diğerinin anladığı olsun isteği çoğu kez sinemanın doğasına vurulan ket gibi durmakta. Bu film için söylenebilecek yegane şey de benim için bundan ötede durmuyor evet Igor yalnız bir adam evet hataları ile yüzleşiyor belki de yüzleşmek zorunda olduğu gerçeğinden kaçamıyor ama kim ve neden en önemlisi de niye?
Bergman sunar...Wild Strawberries
Bergman sunar...Wild Strawberries
Gönderen
Unknown
zaman:
07:21
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Ingmar Bergman,
Sinema
Angst essen Seele auf
15 Nisan 2011 Cuma
Sen birisini sevmek zorundasın, ya başkaları... Beni sevmiyorlar bunu biliyorum çünkü bunu gözleriyle belli ediyorlar.
Gönderen
Unknown
zaman:
12:49
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Rainer Werner Fassbinder,
Sinema
Mauvais sang
Biliyor musun Haley Kuyruklu Yıldızı, bu gece şehrin karla kaplı kısımlarını ısıtacak. Ya da aşk... En üstte ki kitap için yaşıyorum, bakarsın onun içinde biz vardır.
Gönderen
Unknown
zaman:
05:36
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Leos Carax,
Sinema
Der Baader Meinhof Komplex
11 Nisan 2011 Pazartesi
Ulrike Meinhof'un hayatından
Eger bir tas atılırsa bu kişisel bir suçtur...ama birden fazla taş atılırsa bu bir politik eylemdir...
Bir kişi bağırırsa kişisel bir suçtur...ama birden fazla kişi bağırırsa bu bir politik bir eylemdir...
Bir araba yakılırsa kişisel bir suçtur...ama birden fazla araba yaklırsa bu bir politik eylemdir...
Protestolar yanlışa karşi verilen bir direniştir...nerde bir protesto varsa orda yanlış var demektir...
Gönderen
Unknown
zaman:
04:03
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hani
10 Nisan 2011 Pazar
Hani yana yana dibine vurmuş bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama, pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı-bir alev elde edersin ya - onun gibi işte...
Tweet
Gönderen
Unknown
zaman:
13:17
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Kitap,
Oruç Aruoba
Paris, Texas
Seni sadece hayal ettiğimde daha kolaydı. bana cevap verdiğini bile hayal ediyordum. uzun konuşmalar yapıyorduk, sen ve ben. seni dinliyor, seni görüyor, seni kokluyordum... sesini duyuyordum... bazen sesin beni uyandırıyordu, sanki odada yanımdaymışssın gibi, beni gece yarısı uyandırıyordu... sonra, yavaş yavaş kayboldu. artık seni hayal edemiyordum, eskisi gibi yüksek sesle konuşmaya çalışıyordum; ama...orada yoktun..! seni duyamıyordum. sonra öylece vazgeçtim... ve her şey durdu...
Gönderen
Unknown
zaman:
07:06
1 yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Sinema,
Wim Wenders
Seul contre tous
7 Nisan 2011 Perşembe
Kaçıyorsun sen de herkes gibi, sadece bir tarafın olduğu için sana böyle gelmiyor. Yoksa senin içinde bulunduğun o anların her saniyesi birbirine neden geçirildiğini düşünüyorsun belki sen bile içinde var olmayacak kadar bir yoklukla nefesleniyorsundur. Kim bir anlamsız hayatın içinde kaldığını kabul eder, kim içinde o ansızın oluşan gerçeği yaşatabilir. Her şey serttir sert, olmadan var olmayacak bir değerin mi var? Birbirimiz arasında karar vermek zorunda kalabilir miyim? Ansızın bitirilecek bir zamanın gerçeği. Oh hayır, belki bir müddet daha senin için ama daha sonrası aslında başında olduğun o kabul edilemez anların kızgınlığını katıyor üzerime.
Gönderen
Unknown
zaman:
04:59
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Gaspar Noé,
Sinema
Boy Meets Girl
6 Nisan 2011 Çarşamba
Sessizliği çağıran filmler olmalı bir yerlerde, birileri sessizliği giymeli.Belki de benim için Boy Meets Girl bunların başında geliyor. Bazen izlemek konuşmanın ötesinde bir dil var ediyor.
Gönderen
Unknown
zaman:
05:24
2
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Leos Carax,
Sinema
Battle in Heaven
5 Nisan 2011 Salı
Ne istersen iste ama bil ki aslında biz farklıyız, bunu sana kim söyledi? Hayatlarımız...Carlos'un insan olmanın ötesine başkaladığı zıtlıklar. Kimse bu filmi sevmedi diye eleştirilemez çünkü insanın farklılıkları bunun için yeter.
pc: Film pornografik ögeler içerir.
Gönderen
Unknown
zaman:
06:50
0
yorum
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Carlos Reygadas,
Sinema
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)